Hirokazu Kore-eda – Bitmeyen Yürüyüş Film İncelemesi,

Japon Aile Yapısında Toplumsal Roller


1.      ÖZET

Hirokazu’nun Bitmeyen Yürüyüş filminden yola çıkarak hazırladığım bu çalışmada bir japon ailesinin temeline inerek kişilere verilmiş toplumsal rolleri, kişilerde oluşan aile kavramanın tanımını ve toplumun en küçük yapısı olan aileye bakış açılarını çözümlemiş olacağız.

Bu anlamda aile kavramının tanımını yaparken sorularıma yanıt ararken, yer yer kültürüne ait bir takım seremonilerden, dünyaya bakış açılarından ve sembollerinden faydalanacağım.

 

2.      ANAHTAR KELİMELER

Japon Sineması, Bitmeyen Yürüyüş Filmi, Hirokazu Kore-eda, Japon’larda Aile Kavramı, Toplumsal Roller,

 

3.      GİRİŞ

Hirokazu’nun Bitmeyen Yürüyüş filmini inceledim. Film genel olarak bir japon ailesinin, evlenerek farklı yerlere gitmiş çocuklarının senede bir haftasonu anne baba evine gelmesini konu ediniyor. Bu çok yabancısı olmadığımız bir ritüel. Yaşını başını almış kendi ailesini kurmuş kardeşler genellikle anne baba evinde buluşur, hem anne baba için eşi benzeri bulunmaz bir nimettir hem de güzel bir aktivitedir.

Ancak filmdeki ailede bir takım problemlerin olduğu aşikar. Yine de senede bir haftasonu bile olsa biraraya gelebilmeyi ve her konuda aynı düşünmeseler bile beraber aynı sofraya oturmayı başarabiliyorlar.

Sofra demişken, japon ailenin toplumsal yapıdaki yerini incelediğimizde, kadınlar daima yemek yapıyor ve filmden de anladığımız kadarıyla evin büyükannesi bir şeyleri daima içine atarak, sadece gülüp geçiyor bazı olaylara karşı. Ancak evin büyükbabası öyle değil. Dışarı çıktığında ondan yağlı süt istense bile o, gururuna yedirerek, marketten bir süt bile almıyor. Bu noktada da ailenin içine kadar girmiş o sınıfsal farkı göz önüne seriyor film bizlere. Büyükbaba emekliye ayrılmış sert, otoriter olmaya çalışan biri. Çocuklarının daima kendisi gibi doktor olmasını istemiş ancak çocukları farklı sektörlerde hayatını idame ettirmeye çalıştıkları için daima bir sinir, kızgınlık ve acıma hali var büyükbaba da. Ortanca oğlu Ryo’ya kızgınlığını sürekli belli etmeye çalışsa da, içten içten onunla konuşmayı da çok istiyor. Sonradan öğreniyoruz ki, Ryo’da doktor olmak istemiş ama hayat şartlarından dolayı olamamış. Karısı da çocuklu bir dul olduğu için Ryo’yu iyice kendisinden uzaklaştırmış büyükbaba. Bunu sofrada alenen ‘’dul ve çocuklu bir kadın alınır mı?’’ şeklinde ifade ediyor.

 

4.      YÖNTEM

Başlıktan da anlaşılabileceği gibi toplumsal bir yapı söz konusu olduğunda sosyolojik bir eleştiri türüyle anlamlandırmaya çalışırız. Bu filmde de, kadın ve erkek karakterlerin sınıfsal farklılıklarına, eşitliklerine, neyi önemseyip, neyi sevmediklerine dair bir inceleme yapacağım.

Dominant olmaya çalışan bir büyükbaba ve ona nazaran dominant düşünceleri rededen daha nazik, kibar, diğer aile üyeleri, büyükanne kız evlat, erkek evlat, vs. Kız evlat ile büyükanne ve diğer kardeşler birbirlerine daha fazla uyum içerisindeyken burada büyükbaba ve erkek evladın birbirine zıt düştüklerini görüyoruz. Bu zıt düşüşün tek açıklanabilir sebebi, yıllarca evladını domine etmiş, özgüven eksikliğini buram buram çocuğuna yaşatmış bir baba olabilir sadece. Çünkü Ryo karakteri tam da böyle bir yapıya sahip.

 

5.      BULGULAR

Aile de büyükbaba rolündeki kişi kendini diğerlerine göre daha üstün görmekte. Kendisinden süt istense bile onu alarak kendini mahallesindeki diğer insanlara karşı göstermek istemiyor. Hala saygın bir doktor olduğuna inanıyor…

Büyükbabanın herşeye muhalefet ve herkes üzerinde otorite kurmak istemesi düşüncesini şuradan anlayabiliyoruz. Çocuklar bitkiler ile oynarken onlara açık bir şekilde o bitkiler çok özel dokunmayın diye bağırıyor.

Büyükbaba aile içindeki fertlerden sürekli saygı görmek istiyor. Bunu da şu şekilde ifade ediyor. ‘’Bu evi ben inşa ettim, neden büyükannenin evi diye hitap ediyorsunuz?’’

Ailenin yapısı itibariyle şu görüş hakim ve bunu yer yer filmde ifade ediyorlar; ‘’Yaşlanan aileye, kız evlat bakar.’’ Yani bir şekilde kız evlatların aileden kopamayacaklarını, kendi aileleri olsa bile geri de bıraktıkları aileye de onların bakması gerektiği düşünülüyor.

Sebze ve balık çeşitlerini çok seviyorlar. Bir japon mutfağında sanırım hamur işi yok denecek kadar az. Kızartma yapacak olsalar bile bunu mısırdan yapıyorlar. Örneğin, bizim kültürümüzde olduğu gibi yemeğin yanında ekmek yemiyorlar.

Bizim gibi masa da değil alışık oldukları yer sofrasında yemek yiyorlar, dizlerinin üstüne oturarak ve bağdaş kurmadan…

Sushi siparişi getiren adama neden içeri gelip bir mum yakmıyorsun diye sordukları zaman adam onları kıyafetim uygun değil şeklinde reddediyor. Buradan iki şey çıkartıyoruz. Her evde dua edebilecekleri bir köşe var ve bu köşede ritüellerini gerçekleştiriyorlar ve bunu yaparken de giydikleri kıyafet alelade bir kıyafet olmamak zorunda.

 

Filmde geçen Japon kültürüne ait bazı kelimeler;

Tatami : Tatami, geleneksel Japon tarzı odalarda zemin malzemesi olarak kullanılan bir minder türüdür.

Paçinko : Pachinko, Japonya menşeli bir mekanik oyun türüdür.

Ekstra*

Omiyage : Malum Japonya’da meyve biraz pahalı. Bunun için bir gelenekleri var farklı yerlerden gelen meyveler hediye olarak paketlenmiş bir şekilde verilebiliyor.

Kancho : Ülkemizde yapılsa, pek hoş karşılanmayacak bir şaka geleneğidir.

 

Resim.1 Ailecek yemek masasında – (Bitmeyen Yürüyüş Filmi)

 

6.      TARTIŞMA

Filmdeki aile yapısına baktığımız zaman erkekler sesini yükseltebiliyor ancak bu sadece çocuksu bir geridönüş olarak algılanıyor. Böyle davranmalarının sebebi ise tartışmanın daha fazla ileri gidip kalp kırmamak olduğunu düşünüyorum. Aksi halde büyükbabaya baktığınız zaman yaşını başını almış oğullarının hala doktor olmadıkları için onlara kızıyor, oysa çocuklar kendi yollarını bulmuş, ev bark sahibi olmuşlar. Yani gereksiz bir sitem söz konusu.

Son olarak büyükannenin ölen evladının eşini her yıl bu toplantıya çağırdığını da görüyoruz. Sordukları zaman onun her yıl en azından bir kere mutlaka ölen eşini hatırlamasını, vicdan azabı çektirmek istediğini söylüyor.

Yani yaşlı beyinler bir şekilde evlatlarının onların istemediği şeyleri yapmalarını istemiyor ama genç evlatlar zaten yollarını bulmuş, kendi ailelerini kurmuş birer birey olmuşlar.

Büyükanne ve büyükbabanın bu çocuksu çırpınışlarının yersiz olduğu kanaatini getirdim. Ayrıca böyle yaparak otuz küsür yaşlarına gelmiş evlatlarını da kendilerinden uzaklaştırıyorlar…

 

7.      SONUÇ

Sonuç itibariyle sorunlu bir yaşayış biçiminden dolayı, trajediler yaşayıp psikolojik olarak etkilenmiş insanların, aile gibi davranabilmesi için yılda sadece bir haftasonu, üzerlerine giydikleri bu aile motifleri aslında kişilerin iç dünyalarını tamamen bastırıp, yemek yedikleri ve muhabbet ettikleri bir alana dönüşüyor. Böylece gerçekten kendi gerçek fikirlerini savunabilecekleri bir alan olmaktan çıkıp bir görevmiş modeli yaratıyor bu buluşma bizlere.

 

2 Yorumlar

  1. Belli bir kültürü anlatan filmler bazen çok güzel olabiliyor. Filmi inceleme tarzınız şimdiye kadar görmediğim bir biçimde. Oldukça ayrıntılı olmuş.

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski